Hatice, 1985 yılında İzmir’de dünyaya geldi. İlkokul ve ortaokul yıllarında sokaktan bulduğu kedi, köpekleri eve getirmesi, hatta evde baktığı balığı özleyeceği korkusuyla tatilde yanında götürmesi ile hayvan sevgisinin seviyesi giderek artıyordu. İlk köpeği Mişka’yı lise yıllarında sahiplenen Hatice, daha sonra üniversite eğitimini tamamlamak için İngiltere’ye gitti.
Birmingham şehrindeki Solihull College’da İşletme Yönetim Bilimleri ve yazılım konusunda eğitim gördükten sonra İstanbul’a yerleşti.
İstanbul’da bir süre kendi İngilizce kursunu işlettikten sonra, sahne ve ışık sektörüne geçiş yaptı. Benart, Playback ve en sonunda da Zorlu Performans Sanatları merkezinde görüntü ve ışık teknisyeni olarak görev aldı. Bu süreçte yazılım ve dijital alanda kendini geliştirmeye devam etti.
İstanbul’da yaşadığı yıllarda düzenli olarak Yedikule Barınağı gönüllüsüydü, Bolluca Orman beslemelerinde 3 yıl boyunca yer aldı, Beykoz Huysuz Adam bakım alanına sık sık gönüllü çalışmaya gitti. İkinci köpeği kangal kırması Bailey’yi İstanbul’da oturduğu dairede sahiplendi. Aynı dönemde ailesi ise Yedikule Barınağı’ndan 4 köpek daha sahiplendi. İzmir’e kesin dönüş yapmaya karar verdikten sonra, dijital ve iş geliştirme alanlarında çalışmaya karar veren Hatice, şimdi Seferihisar’da 8 köpek ve 14 kedili bahçesinde ailesi ile birlikte yaşıyor. Ayrıca Onedio’da editörlük yapıyor ve Güney Afrika’lı profesyonel bir köpek eğitmeninin proje yöneticiliğini yapıyor. Seferihisar’a taşındığı günden bu yana ise haftanın en az bir günü barınak ziyaretlerine devam ediyor.
Hayatımda ilk defa bir veteriner kliniğindeydim. Sesleri duyuyordum, her şeyi anlıyordum ama sesimi çıkaramıyordum. Veterinerin dediğine göre, kafa tasımda büyük bir kırık vardı. Kulaklarım ise kurtlanmıştı. O gün içinde olacaklar çok kritikti. Koluma taktıkları serumu ve verdikleri ıslak mamayı hatırlıyorum. O güne kadar hiç o kadar güzel bir şey yememiştim. O günü hiç unutmam. Ben ormanda sadece dereden su içmeyi, getirilen piknik artıklarını yemeyi biliyordum. Neyse işte, sonrasında o kadınlar yeniden geldiler. Daha genç olanı beni bir arabaya bindirdi. Yolda bir sürü şey anlattı. ‘İşte yuvana gidiyorsun kızım’ gibi cümleler. Çok anladığımı söyleyemem doğrusu ama çok güzeldi. İyileşmiştim artık.
Dernek bir yere vardık ve arabanın kapısını Hatice açtı. Annesi de yanındaydı. Yine hayatımda ilk defa bir apartman gördüm ve o gece bir yatakta yattım. Aman tanrım, çok rahattı. Yumuşacıktı. Sonrası ise hep güzel şeyler. Yataklarda yatıyordum, her gün Maçka parkına gidiyor ve oyun arkadaşları ediniyordum. Evde kediler bile vardı çok güzeldi. Her gün bir yere gidiyorduk. Kaldığım ormanı pek de özlememiştim. İyi ki Hatice beni buldu. Ben de onu. Sonra birlikte İzmir’e taşındık. Burada bahçede kalıyorum. Bazen de dağlarda geziyorum. Eski günleri özlemişim. Burada arkadaşlarım çok var. Her gün yeni bir köpek gelip gidiyor. Ormandaki dostlarım da benim gibi şanslı olsalar keşke. Herkese selamlar. Ben Bailey. Tasmayla Nişantaşı’nda gezip, puppiçino içen bir sokak köpeğiyim.”